"Daha İyi"nin Sınırları
"Daha İyi"nin Sınırları
İnsanlık tarihinin en aç gözlü zaman dilimindeyiz. Hep daha fazla, daha iyi, daha hızlı, daha çokların içinde ruhumuzu dengeleme çabalarındayız.
Meksika'da Inka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla, tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola çıkıyorlar. Sonunda tepenin üstündeki görkemli Inka tapınaklarına geliyorlar.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor; "Hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki; "Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik..."
Çok paramız, büyük evimiz, çok kıyafetimiz, güçlü imajımız, sarsılmaz itibarımız, çok arkadaşımız (sanal bile olsa) olursa mutlu olacağımızı sanıyoruz. Hatta mutlu olmak yetmiyor ÇOK mutlu olmayı H E D E F L İ Y O R U Z. Bu çoklar içinde şunu bile unuttuk; mutlu olmak çokluk azlıkla ifade edilemez ve mutlu olmak bir hedef değil içsel bir tercihtir. Hiç düşündünüz mü, Pharrell Williams'ın HAPPY şarkısı neden bu kadar tuttu? Unutmaya başladığımız mağrur bir kavramı bize hatırlattığı için olabilir mi?
Milan Kundera "Yavaşlık" adlı kitabında; "Yavaşlık hep aldatır, hızlılık ise unutturur" diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Mektup oysa nerdeyse yazının bulunması kadar eski bir kavram bizlerde, aklımıza bile gelmiyor. Sevgi arayışı, aşk arayışı da işte bu “daha”lar dünyasında gönlümüze yerleşemiyor. Emek vereceğimiz, zamanı boş geçireceğimizi, ruhlarımızı eşleştireceğimizi tanımın çok ötesinde doyumlarda arıyoruz aşkı, sevgiyi... Günde ortalama 70 bin nöral mesaj alırken düşünmeye, hissetmeye değil yakalamanın peşinde perişanlardayız.
Hayat; hedeflerden değil anlardan oluşuyor.
Hayat; saatlerde aylarda değil, saniyelerde saklı.
Sevgi dediğimizde sadece kalbimizi hissettiğimizde saklı.
Daha iyiler sınırsızlıkta sizi peşine düşürürken iyi sadece gülümsemenizde gizli. Nazım Hikmet ne güzel demiş “Gülümsemek, adaleti bozuk düzene sessiz bir küfürdür." Amaçsızca, anlamsızca gülümseyin belki de “daha iyi”nin sınırını gülümsemekte bulacağız.
*Dijital Network Alkaş (“DNA”), blog yazarı tarafından DNA'da paylaşılan içeriklerin doğruluğundan, geçerliliğinden, güncelliğinden ve telif hakları konusundaki iddialardan sorumlu değildir. Tüm hukuki ve cezai sorumluluk blog yazarına aittir.
Dr. Fatoş Karahasan
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Gazeteci/ Yazar
Aret Vartanyan
Yazar & Yaşam Atölyesi, Kurucu
Aret Vartanyan
Yazar & Yaşam Atölyesi, Kurucu
Yelda İpekli
Marka Yönetim Uzmanı
Yelda İpekli
Marka Yönetim Uzmanı
Aret Vartanyan
Yazar & Yaşam Atölyesi, Kurucu
Avi Alkaş
Alkaş & Han Spaces, Yönetim Kurulu Başkanı
© Digital Network Alkaş | 2025