Bunu Bize Daha Önce Neden Kimse Söylemedi?
Bunu Bize Daha Önce Neden Kimse Söylemedi?
Bir yıldan biraz fazla zaman geçti, telefonun diğer ucundaki sevgili Avi Alkaş ile kitabının yayına hazırlık süreci için konuşmamızın üzerinden… Artık raflarda olan, hatta ikinci baskısı yapılan Alış Veriş İşleri adlı ilk kitabından bahsediyorum.
Beni aramasını beklerken heyecanlı ve biraz da gergindim. Özellikle de parçası olmadığım bir sektörün üst düzey yöneticisi ve hatta duayeni ile konuşmak, konu kendime güvendiğim mesleğimle ilgisi dahi olsa beni germişti. Ben bunu hep yapıyordum. İnanç kalıplarım beni böyle anlarda yakalıyor ve benden hizmet alacak olanı kendimden her anlamda üstün görüyordum. Çok yol almıştım elbet ama o inancın mikro parçası bir yerlerden hala pis pis titreşiyordu.
Güzel haber!
Avi Alkaş'ın sesi, canlılığı, heyecanı ve hayat doluluğu, ortağım Serda Kapucuoğlu ile işimize olan sevgimizle bir araya gelince; anlaşmamız daha bir yılını tamamlamadan harika bir kitaba dönüştü. Alış Veriş İşleri yüzlerce girişimciye, iş insanına, Avi Bey'in sıkı takipçilerine ulaştı, kim bilir hangi zihinlerde nasıl ışıklar yaktı, yüreklerde girişim heyecanları yarattı, cesaret ve inanç aşıladı.
Buraya kadar olan kısımdan anladığınız üzere Alkaş Ailesi ile yolumuz böyle keşişti ve işte buradayım. Bir başka mikro inanç kalıbı da-zaman zaman bana yetersizlik hissi verenden bahsediyorum- yine dürtüyor şimdi beni; sen dergicisin, sağlık editörüsün, psikoloji yazmayı seversin, farkındalığa meraklısın, kitap editörüsün, iş dünyasına hitap eden böyle bir mecrada ne yazacaksın?
Sakince arkama yaslanıyorum, yumuşakça YAZARLAR sekmesine tıklıyorum ve bu mecranın yazarlarının yüzlerine sırayla bakmaya başlıyorum. En sevdiğim kahve markasının CEO'su ile göz göze geliyorum, ardından Aret'i görüyorum, kaç yıl geçti onunla yaptığım son röportajın üzerinden, sevgili Avi Bey de tabii ki burada, geçen hafta imza gününde özlem giderdik ne güzel, Selçuk Ergenç de yazıyormuş, İstanbul'a ilk geldiğim yıl dolaylı olarak telefonda tanışmıştık, bana iş bulmak için çaba sarf etmişti ama ekonomi yazamam dediğim için elinden bir şey gelmemişti, sonra ben aynı kuruma sağlık editörü olarak girince yıllarca aynı binada çalışmıştık. Daha bilmediğim nice isim, kimi meslektaş kimi bambaşka sektörler… Hayata birçok değer katmış bu başarılı insanları incelerken hepimizin ortak noktasını fark etmeye daha doğrusu hatırlamaya başlıyorum: İnsan oluşumuz, mükemmel olmayan yanlarımız, düşmelerimiz ve kalkmalarımız, sevinçlerimiz ve üzüntülerimiz, en az konuşulan yanlarımız, gizlenmiş göz yaşlarımız, bastırılmış öfkelerimiz, ön yargılarımız, kesin doğrularımız, her şey yolunda gibi görünürken dahi dürten huzursuzluklarımız ve gözümüzden kaçan nice mikro hallerimiz.
Mikro… Minicik… Anlık… Ta ki biz bastırana kadar kafasını uzatıveren beden hisleri, zihin sesleri, atılan geri adımlar…
Hani ben bu yazıya başlarken, “Seni neden okusunlar…” diye fısıldayan ses gibi…
Fark etmek için çok uyanık olmamız gereken, fark etsek ne olur ki dediğimiz ama fark ettiğimiz an dünyamızı değiştirmeye başlayacak olan o küçük haller.
Konu buraya kadar geldiğine göre yazımın başlığını hatırlama zamanı demektir.
Bunu bize daha önce neden kimse söylemedi?
Tahmin edeceğiniz üzere bir miktar isyan içeren bu ifadeyi hayatımın özellikle son 15 yılında defalarca kullandım.
Bize yalan söylemediler, hayır kaderden de bahsettiler ama kendimizi bilmekten pek söz etmediler.
Çünkü onlar da bilmiyorlardı.
Hayatlarının mikro meselelerinin farkında değillerdi.
Dolayısıyla biz de öğrenemedik.
İçinde yaşadığımız gezegeni, dünyayı, ülkemizi, siyaseti, ekonomiyi, dış görünüşlerimizi, mesleklerimizi, kazandığımız parayı, başarıyı, statüyü, evliliği, ebeveynliği, evlerimizin dekorasyonunu, çıktığımız seyahatleri ve daha birçok şeyi biliyorduk ama...
Mikro farkındalıklarımız zayıf kaldı.
Oysa onlardır hayatımızı dönüştürecek, bizi daha huzurlu, mutlu, sağlıklı ve başarılı yapacak olan. Ulaşılacak hedeflerin, tamamlanacak projelerin, herkes olmaz derken oldurmaların, gücünü kendinden alan girişimlerin mayası onlardır. Hayır kötü değillerdir, sadece görülmek isterler, görelim ve yolumuza daha rahat gidelim diye.
Önümüzdeki günlerde, yaptığım uzman röportajlarına, okuduğum tüm o kitaplara, araştırmalarıma, aldığım çeşitli farkındalık eğitimlerine ve tabii ki kişisel deneyimlerime dayanarak mikro meselelerimize değinmeye çalışacağım.
Amacım sadece hep birlikte yeni sorular sorabilmek olacak.
Herkesin kendi cevapları kendisi bulacağı sorular...
Yani gazetecilik yapacağız ama bu sefer bambaşka bir gerçeği bulma amacıyla…
Dışarıdaki haberleri okuduğumuz, izlediğimiz, dinlediğimiz yeter.
Şimdi mikrofonu bizden bize tutacağız.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…
Farkında kalın.
*Dijital Network Alkaş (“DNA”), blog yazarı tarafından DNA'da paylaşılan içeriklerin doğruluğundan, geçerliliğinden, güncelliğinden ve telif hakları konusundaki iddialardan sorumlu değildir. Tüm hukuki ve cezai sorumluluk blog yazarına aittir.